Big Red Mouse Pointer

15 Temmuz 2014 Salı

Sefiller - Victor Hugo








Orjinal Adı: Les Misérables (Fransızca)
Yazar: Victor Hugo
Çeviri: Cenap Karakaya
Yayınevi: İletişim
Yayın Tarihi: Temmuz 2013
Sayfa: 1606
Puanım: 4


Hayatın içinde yoksulluk ve çaresizlikle savrulanların, toplumun en alt kesimlerinde yaşayanların romanı...

Victor Hugo'nun 1862 tarihli başyapıtı Sefiller, ailesine ekmek
götürebilmek için hırsızlık yapan ve bu yüzden kürek mahkûmiyetine çarptırılan bir adamın hikâyesi. Aldığı ağır cezanın bedelini ömrü boyunca ödeyen Jean Valjean'ı merkezine alan roman, yoksulluğu, toplumsal adaleti ve dayanışmayı anlatıyor. Tarihsel bir tuvalin ardına gömülen Sefiller, bir kaçak hayatı süren Jean Valjean'ın yaşamı çevresinde 19. yüzyıl Fransası'nın toplumsal ve politik kargaşasını gözler önüne sererek mücadelenin, hayatta kalmanın romanı olarak çıkıyor karşımıza.

"Sefiller bir merhamet kitabıdır, kendisine fazlasıyla sevdalı ve ölümsüz kardeşlik yasasını pek az dert eden bir topluma sersemletici bir hizaya gelme çağrısıdır... Yoksulların savunusudur."
-Charles Baudelaire-



Klasiklere hep önyargılı yaklaşmıştım ama Sefiller bunu yıktı gibi. Yine de 9. sınıfta 1600 sayfalık klasik okutturmak acımasızlık. Zaten sınıfta kitap okuyan yok ve klasik okutturmak kesinlikle kitapları sevdirmiyor. Dil ve Anlatım hocamız klasik okumanın üniversite sınavı için yararlı olduğunu söylüyor ama daha erken olduğunu düşünüyorum. Belki ince olanlarından okumaya başlarım.

Küçük bir uyarı: Klasiklerin orjinali yerine sadeleştirilmişini okuyarak kendinizi kandırmayın ve zamanınızı boş yere harcamayın. Cidden çok şey kaçırırsınız. Yazar, kendini ve kurguladığı karakterleri okuyuculara en iyi şekilde sunmak için kendine özgü cümlelerini kurmuş sen gelip onun elinden onu alıyorsun gibi bir şey. Cümleleri kısaltarak içindeki duyguyu çalıyorsun resmen. Ben Sefiller'in özetini de okudum ve tek hissettiğim ihanetti. Yazara ihanet ediyormuş gibi hissettim. Kısaca kahrolsun özetler, yaşasın orjinaller! :D

Neyse.



Sefiller'i araya başka kitaplar girince yarım bıraktım. Bir kitabı ilk yarım bırakışımdı. Vicdanım susmayınca bitireyim dedim. Yarıyıl tatilinde 2.cildin 405. sayfasına kadar zaten gelmiştim, kalan son 200 sayfayı da okuyayım diye düşünürken kitabın 694 sayfa olduğunu gördüm. Okunacak 300 sayfa olunca hayal kırıklığı yaşadım. Ama isyan, barikat kısımlarını atlatınca okumak daha zevkli oldu. 

Sayfalarca süren tasvirler.
İçinde az eşya olsa bile 2-3 sayfa boyunca yaptığı mekan tasvirleriyle o mekanda daha önceden bulunmuş gibi hissediyor insan. Akılda soru kalmıyor. Her olayda karakterlerin bir diğer yüzü ortaya çıkıyor.
Kitapta toplumun her kesiminden karakter var. Zengin, yoksul, din adamı, haydut, asker... Her karakter uzun uzun anlatıldığı için düşünce yapısını, amacını anlamak, karakteri tanımak kolay.  
Dönem zaten müthiş anlatılmış. Fazlasıyla kör ve adaletsiz bir dönem. Yoksulluğu, çaresizliği, ihtiyacı, özlemi, umudu, acıyı öyle derinden hissettiriyor ki yazar. 
Sefiller çok güzel kurgulanmış, karakterlerin birbiriyle olan bağlantıları inanılmaz. Ne zaman kimin nereden çıkacağını tahmin edemiyorsun. Sürprizlerle dolu. 

Kitap bittiğinde kendimi sorguladım. Ben Jean Valjean olsaydım ne yapardım? O kadar acı çekti ama kendisine acı çektirenleri affedebiliyor. Ben bunu asla yapamam. Jean Valjean'ın bu hale gelmesinde piskoposun rolü büyük tabi. Umarım günümüzde kaybolan ve içimizde saklandığına inandığım insanlığı ortaya çıkaracak birileriyle karşılaşırız.

Kısaca:

Kitap mükemmeldi ama Paris lağımlarının tarihçesini 18 sayfa boyunca anlatmasaydın çok daha iyiydi be Victor :/ Gereksiz olduğunu düşündüğüm bölümler vardı ya da ben amacını anlamadım.



Müzikali de varmış :)






Hugh Jackman (Jean Valjean)
Russell Crowe (Javert)
Anne Hathaway (Fantine)
Amanda Seyfried (Cosette)
Samantha Barks (Eponine)
Eddie Redmayne (Marius Pontmercy)

(Filmi daha izlemedim ama sanırım sağ alttakiler Thénardier çifti)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder