Big Red Mouse Pointer

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Tanrı - Jennifer L. ARMENTROUT (Melez Sözleşmeleri, #3)

TANITIM




Orjinal Adı: Deity
Yazar: Jennifer L. Armentrout
Çeviri: Bilge N. Zileli Alkım
Yayınevi: Dex
Yayın yılı: 2013
Tür: Genç-yetişkin
Sayfa: 407

Akit'in kuralları Alex'i neredeyse ölüme gönderiyordu. Konsey onun Catskills'de ne yaptığını öğrenseydi, onu kimse kurtaramazdı, tabii Aiden'ı da. Furiler, Alex'in peşindeydi, şimdi de onu ele geçirmek isteyen başka güçler var.

Alex sürpriz bir mektup alıyor, yazanlar karşısında ne yapacağını bilemiyor ve Seth'le gittikçe daha da yakınlaşıyor. Birlikte yaptıkları antrenmanlardan biri Alex'in bir Apollyon işareti daha kazanması ile sonlanıyor ve bu Alex'i bir adım daha Uyanmaya yaklaştırıyor.

Aex'in doğum günü yaklaştıkça sanki etrafındaki tüm dünya paramparça oluyor; geleceğin Apollyon'u aşk, kader ve yalanlar arasında sıkışıp kalıyor.

Tanrılar öfkelerini serbest bırakınca yaşam geri dönülmez bir şekilde değişecek. Furiler, İblisler, Safkanlar, Melezler ve Avcılar hiç beklenmedik bir geleceğe hazırlanıyor. Tarih tekerrür ediyor fakat bu defa işler, pek de iyi gitmiyor.

Melez Sözleşmeleri serisi, Melez ve Safkan'dan sonra Tanrı ile devam ediyor.


YORUMUM

Bu seriyi hem içeriğinden hem de yazarından dolayı seviyorum. Her ne kadar Lux serisiyle bazı benzer yanları olsa da hoş bir seri.

Kızımızın üvey babacığı, Seth'e baba şefkatiyle yaklaşınca yalnız olan Seth'imiz ister istemez bu adama -adam mı dedim? pardon- inanıyor ve ne dese yapmaya başlıyor. Bu kitaptaki kuklamız Seth, kuklacımız Lucian. Team Seth olduğum için biricik Seth'imi bu kitapta şeytan gibi gösteren yazarımıza kızmadım değil doğrusu. Köpürdüm resmen okuduğum yerde. Şeker gibi çocuk oldu mu sana 2 sene önceki bayramdan kalma şeker ?! Cık cık cık.

[ Team Seth olduğumu söyledim ama bu kitaptan sonra Team Kucak Tavşanı oldum. Bilginize ;) ]

Diğer şekere gelirsek... O çok taze, bayağı bi taze. 22. bölümde de yediler o şekeri. :( Off, Jen. Bir şeker bayatladı, diğerini de başkası yedi. Hani bana? Hani bana? Bir karakter daha istiyorum .s Erkek olsun, taş gibi olsun, benim olsun. Rüyamda mı olsun? Peki, öyle olsun. Tmm, tşklr .s.s

[ Bu kitapta tam da Deacon'a asılacaktım ama onun asıldığı kişiler -pardon cins- farklıymış. Dünya başıma yıkıldı resmen. Millet Alex'in yerinde olmak isterken ben Luke'un yerinde olmak istemem :/ Duyusal yoksunluk odası... ağağağa :'( ]

Alex, Caleb'in sevgilisi Olivia ile barışıyor bu kitapta. Ama barışmadan önce birbirlerinin boğazlarına yapışıyorlar o ayrı konu.

Kitabın başları durgundu. Ta ki eski ama yeniden canlanmış bir örgüt Uyanmadan önce Alex'i yok etmeye ant içene kadar. Tabii taze şekerimiz buna izin vermez. Bayat olan da vermez, gücünü Alex'ten sağlayacak nasılsa.

ÖB ağacına da bayıldım. Ben de ÖK ağacı oluşturmaya karar verdim. Ölünesi Karakterler ağacı. Tabii üşengeçlikten kurtulursam bir ara yapacağım.

Bu kitapta da furileri göreceğiz. Ama onlara bin basacak yeni karakterler ortaya çıkıyor: Can sıkıntısından birbirlerini kızdırıp duran Tanrılar! Hem de ne bin basma. Yaptıkları şeyler değil de yazarın onları betimleyiş şekilleri... Bir de Apollo ya sen Tanrısın adamım neden Scrabble oynarsın ki?!

Yakıp yıkacak içlerinden biri ortalığı. 

Okuyun da anlayın halimi. O nasıl bir sondu!! Aiden'ına çok üzüldüm. :'(

"Ve hepsi ölecekti.
Gülümsedim."
Sadist bu kız gerçekten :D

{Son olarak}
Arkadaş, ne çektik be şu L ile başlayan isimlerden:
-Luke
-Lucian
-Laadan
-Linard
-Leon (Gerçekten Leon'sa tabi)

[Yazarımız yine yapmış yapacağını. "Obsidiyen rengi gözler" ve "oniks renkli nehir" ile reklam yapmış arada. :P ]



ALINTILAR

Alex: Çok özelsin, değil mi?
Seth: Ha şunu bileydin.



Alex: Seni rüyamda gördüm.
Seth: Lütfen rüyanda çıplak olduğumuzu söyle bana.



"Bir şeyi yok," diye cevap verdi Seth. "Antrenmanımız bir hayli... yorucuydu. Bilirsin, etrafta bir süre dolanıyorsun. Terliyorsun, itiyorsun..."
"Seth," diye çıkıştım, dördüncü,beşinci ve altıncı puanları gönülsüzce ona vererek.



"Tanrılar aşkına Alex!" diye bağırdı Luke, üstümden yuvarlanıp doğruldu. "Kutsal Hades, senin ne işin var burada?"
"Sırf memelerimi elleyerek ben olduğumu nereden anladın?" diye homurdandım, yüzüme kolumu koyarken.
"Bu bir süper güç."
"Vay canına."



Ben hayaletlere inanmıyordum.
Aiden ise inanıyordu.
Leon ikimizin de salak olduğuna inanıyordu.



"Tanrılar aşkına Seth." Başımı iki yana salladım. "Bazen seni tanıyamıyorum bile."
"Asla tanımaya çalışmadın ki."



Apollo'ya gıcık olmaya başlamıştım. "Ne yani? Ben hem canavarım hem de hata, öyle mi?"
Göz kırptı. "Mükemmel bir hata."



"Evet ama artık Leon olamam. Kimliğim açığa çıktı ve olanları Zeus'a bildirmediğim için hesap vermeliyim. Muhtemelen beni eve hapseder, odamdan çıkmama izin vermez." Kendi şakasına kahkahalarla güldü. Bense aval aval baktım. "Apollo'yum ben, Alexandria. Zeus kıçımı öpsün."



"Şu küvetle evlenmek istiyorum."



Yana yuvarlandım, giyinmesini seyrettim. Beni fark edince çapkın çapkın güldü. Kaşlarımı kaldırdım. "Ne var yani? Manzara buradan harika."



"Niye hücrelere gidiyoruz Seth?"
"Çünkü seni kilitleyip sonra da sapıklık yapacağım.



"Ben de mumları yaktım," dedi Solos, omuz silkerek. "Hem de tek başıma."



İlk... var oluşumun tek amacı. Benimdi o. Diğer yarımdı. Buradaydı, bekliyordu. Daha şimdiden içimdeydi; gördüğümü görüyor, bana fısıldıyor, geleceğine dair yeminler veriyordu. Seth. Benimdi.
Ve hepsi ölecekti.
Gülümsedim.



Puanım: 5



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder