Big Red Mouse Pointer

17 Ekim 2013 Perşembe

Gökkuşağını Yakalamak - Kathleen Long



Orjinal Adı: Chasing Rainbows
Yazar: Kathleen Long
Çeviri: Buse Barış
Yayınevi: Arkadya
Yayın tarihi: Mart 2013
Sayfa: 310

Siz kendi gölgenizin esiri olmuşken, başkasının hayatını nasıl aydınlatabilirsiniz?

Bir zamanlar tek derdinin fazla kiloları olduğunu düşünen Bernadette Murphy, hayatın, yediği çikolata kadar tatlı olmadığını acı bir şekilde anlamıştır. Babasının ani kaybıyla kendini adeta bir boşlukta bulurken, kocasının onu terk edişiyle içten içe savaşmaktadır. En yakın arkadaşının bir bebek beklediği gerçeği ise onu adeta karanlığa sürüklemektedir.

Aslında acıya ve kalp ağrısına hiç de yabancı olmayan Bernadette, babasının ona bıraktığı şifreli cümlelerden oluşan bir defterle kendine bir yol bulmaya çalışacaktır. Çözmeye çalıştığı her şifreli cümle, yeni bir umut kapısıdır onun için. Ya bu umut kapısını aralarken gökkuşağının peşinden gidecektir ya da kendi gölgesine hapsolacaktır...

Gökkuşağını Yakalamak, kabullenişi ve hayat sağanağında nasıl ilerleyeceğimizi trajikomik bir dille anlatan etkileyici bir roman... 




YORUM


Uzun mu uzun bir aradan sonra nihayet yazmaya karar verdim. Yorum yazacak epey kitap birikti. Ödevlerden vakit bulursam yorumlayacağım hayırlısıyla. 

Dil ve Anlatım için Çalıkuşu'nu okumam gerekiyor. Aynı Yıldızın Altında'yı okuyamıyorum bir türlü, sürekli araya başka şeyler giriyor :( Anlatılanlara bakılırsa Çalıkuşu sıkıcı bir roman değil. Aşk hikayesi olduğu için okunmaya değer. Her neyse.

Gelelim kitap yorumuna.

Kitabın ilk sayfasıyla açılış yapmak istiyorum.



Kadının babası ölüyor, çocuğu doğduktan 5 gün sonra ölmüş, kocası bunu aldatmış, patrona atarlanıp istifa etmiş, manyak bi ailesi olan domates gibi kızarıp duran bi arkadaşı var ama hâlâ kilosundan yakınıyor! Hayata pozitif bakıyor, inadına gülüyor ama kilosundan yakınmamalı. Kilo da kilo olsa bari. 69 kilo ve bundan yakınıyor! Baskıda bir hata oldu da rakamları yanlış mı yazdılar diye düşündüm bi ara. Kitapta öyle bir anlatılmış ki hayalimdeki kadın 120 kilo falandı. 

Yazarcım sen 69 kiloya çok diyorsan daha beni görmemişsin. Ben 69 kilodan fazlayım -77'yim ya :( Veremiyorum bi türlü. Vermek için uğraşmıyorum o ayrı konu- . 
Kitabı "ben öleyim o zaman abi niye yaşıyom ki" psiklojisiyle okudum resmen. Atayım kendimi camdan? Niye yaşıyom ki?

Neyse. Ben kilomu kafama hiç takmam, en azından şimdilik. Barnie 40 yaşında zaten. Ben de 40 yaşıma gelince kafama takarım. Kilodan daha önemli problemlerim var benim. Okul gibi.



Border Collie cinsinde bir köpeği var: Poindexter (bi karakterin adı herhalde). Uçakları kovalamayı çok seviyormuş. Kafamda canlandırdığım sahneler çok şekerdi. Kitaplarda köpeklerden bahsedilmese araştırıp da nasıl bir tür olduğuna hiç bakmazdım. Kitapları bu yüzden seviyorum.





Bernie'nin 36 numaraya taşınan yeni komşusu Aidan -Bay Otuz Altı Numara-  çok hoş adam ama bizim kız salak biraz. Gerçi adam da pek normal değil. Kedisini tasmayla gezdiriyor o.O Yaşının yazıp yazmadığını hatırlamıyorum ama ana karakterin yaşına uygun gibi.


Manyak ailenin kızı fasulye hastası. İnsan gider çikolata yer, Ashley durmadan fasulye yiyor. Bu yüzden manyaklar yani. Bir de kardeşi oluyor. Yirim bebekleri ya. ^_^


Her neyse kitap gerçekten güzeldi ama Bernie şu BOAN'a biraz daha ilgi gösterseydi çok daha güzel olurdu diye düşünüyorum. En azından Kath, kitabın sonunu anlatsaydın be kuzum. Birlikte kahve içtiler ama o kısmı yazılmamış. Nasıl uyuz oldum anlatamam. Kahve içerken ne konuştular bunlar şimdi? Kahve kulağa şahane geliyomuş da gerçekten şahane geçmiş de falan filan. Ama neden şahane geçtiğini benim de anlamam lazım. 

Belki de seridir. Devamı olacak mı olmayacak mı bilmiyorum. İnşallah vardır.

Yazacak başka bir şey kalmadığına göre alıntılara geçebiliriz :)



ALINTILAR

Eğer biri size aile şirketlerinin çalışmak için sevimli, sıcak bir yer olduğunu söylerse, aksi yöne doğru çığlık atarak kaçın.
(Bernie, syf. 21)



"Normal hamilelerin turşu aşerdiğini biliyorsun, değil mi?"
"Normal olduğumu hiç iddia etmedim ki..."
(Bernie & Diane, syf. 75)



İzlemeye devam ettikçe, kadının mucize torbaları suyla dolu bir küvete batırışını seyrettim. Ben ağzı açık izlerken, kadın plastik kabın içinden süslü bir yastık çıkarttı. Kupkuruydu. İşte insanın asla yoksun kalmaması gereken bir ihtiyaç... Paketlenmiş nevresimlerinizi ne zaman küvete sokacağınızı bilemezsiniz çünkü.
(Bernie, syf. 118)



Diane ve görevli kızın olduğu yere dönüyordum ki Diane'nin soluğu kesildi. Hem de yüksek bir sesle...
O an yüreğim ağzıma gelmişti. Ne kolay ne de kibar bir edayla ona doğru koşturdum. "Ne oldu? Bebek mi geliyor?"
"Hayır," diye başını salladı. Gözlerini iri iri açarken, çok fazla  zarif olmayan bir edayla erkek reyonunun olduğu tarafı işaret etti. "Şu adam seni kesiyor."
(Bernie & Diane, syf. 170)



"Kedine Pofuduk adını mı verdin?"
"Merk etme," dedi gülümseyerek. "Erkekliğimde bir sorun yok."
(Bernie & BOAN, syf. 225)



"Nazik olamamaktan daha kaba bir davranış sergilemiş olabilirim."
"Biliyorum, hayatım."
"Biliyor musunuz?"
"Daha iyi duyabilmek için penceremi açmış olabilirim."
"Bayan Cooke."
"Sophie."
"Sophie. Bizi mi dinliyordun?"
"Bazen bir kadın hayatına heyecan katmak ister."
(Bernie & komşusu Sophie, syf. 262)



"Senin kendine ait bir hayatın var."
"Ama ben..."
"Ve onu yaşamalısın."
(Bernie & Annesi, syf. 286)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder